6 Ocak 2015 Salı

Kimin Haddine Ulan!

Bizde diline bir ayet dolamak, sahih olup olmadığını araştırmadan sağda solda hadislerle sufilik taslamak son yıllarda moda olmuş.

Modern İslam mı?

Tarzınız batsın! Modern İslam'a verdiğimiz kaçıncı kurban?

Sosyal medya üzerinde karşılaştığım bu video ile hüznün sol yanımdan girip şakaklarıma tekme atışını yaşarken aynı zamanda acizliğimizin ve zavallılığımızın da evrensel boyutta yarattığı utancı fazlasıyla yaşadım!


Asıl adı Mehtap Zengin olan 23 yaşındaki Eylül Cansın’ın videosunu izledim. Tekrar izledim, yine izledim, yine izleyeceğim. Her defasında da bizden utanç duyacağım! Bu videoyu paylaştıktan birkaç saat sonra kendini Boğaziçi köprüsünden aşağı bırakıp yaşamını noktaladı. Hülasa vaziyet bu. Ardında bıraktığı bu tonajlı veda videosounda vicdanı olanlar ile olduğunu zanneden yobaz zihniyetlere şöyle sesleniyor:

‘’Merhaba, bugün benim en güzel günüm; çok mutluyum ama bugün benim için güzel birgün daha olacak. Herkese teşekkür ediyorum, herkesi seviyorum. Birçok insan benim arkadaşımdı ama değillermiş. Herkesi vicdanıyla başbaşa bırakıyorum. Ben artık yapamıyorum, bunu öğrendim. Herkesin istediği şeyi yapacağım.’’

Kendisine dayatılan sosyal baskıdan yanmış ciğerlerine son kez bayram ettirircesine sigarasından çektiği yudumlar ve döktüğü gözyaşlarıyla:

‘’Yapamadım çünkü insanlar bana izin vermedi, çalışamadım! Bana çok engel oldular, beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah’ıyla başbaşa bırakıyorum ve şuan Boğazköprüsüne doğru gidiyorum.’’ Diyerek barbarlığımızın ihtişamını gözler önüne seriyor. İhtişamlı barbarlarımızdan çoğu sigarasını yudumlayıp sözüm ona namuslu Türk erkeği rolüne yatsa bile vicdanları Allah katında temizlenmeyecek ve hesabını ödeyecekler! Lafa geldi mi hepimiz erkeğiz, delikanlıyız. Boğaziçi köprüsünden Marmara’nın serin sularında kaybolan hepimizin erkekliği, vicdanıdır! Azrail ile randevusuna dakikalar kala hâlâ evdeki köpeğini düşünecek ve biz meczup insanları öpüp Allah’a emanet edecek kadar da merhametli iken bizler de elimizi vicdanımıza -Vicdanını bulamayanlar serbet şekilde ellerini başka yerlerine, neyse.- koysunlar.

Peki, söyleyin bakalım. Kimin haddine ulan?!

Kul ile Allah arasına hiç kimse giremezken siz kimsiniz ulan? (Bu kez ağır konuşmak cuk diye oturacak.) Hür iradesiyle dini yaşar veya yaşamaz bunu eleştirmek kimin haddine? Yadırgamak kimin haddine? Çuvaldız ile gezen yobaz islamcılar önce iğneyi bir taraflarına batırsınlar ondan sonra başkalarının yaşam tarzlarına dönüp baksınlar! Hatta bakmasınlar! Sizin utanç yaralarınızı taşımak zorunda mıyız?

Kişi transeksüel olabilir, metroseksüel veya homoseksüel olabilir; hatta hiçbiri de olmayabilir. Size ne? Hatta size ne ulan? Kendi uçkurlarınıza sahip çıkamayan toplum olarak başkalarının yaşam tercihlerine baskı yapma hakkını nereden alıyorsunuz? Trans bile olsa en azından bir şey olmuştu Eylül Cansın ve diğer sosyal baskıyla ölümde kurtuluşu arayacak olan bahtsız insanlar. Ya bizler? (Sözüm meclisten dışarı.) Kravatı takıp memur sıfatıyla gezmek, baba parasıyla nutuk atmak, elinde tesbih ile erkeklik kitabının bilmem kaçıncı cildini yazmakla çok mu şeref sahibi olduk? ‘’Elhamdülillah Müslüman’ız!’’ deyip sokakta süzdüğümüz bayanların kaçını hayallerimize konuk ettik, unuttuk mu?

 Israrlar söylüyorum sözüm meclis içindeki gocunan ayılara, abaza kesime, çakma delikanlılara, kendi yaşamlarını görmeyip başkalarının yaşamlarını sonlandıran baskıcı kırolara! Yok aga, edep buysa üstü kalsın. Daha anlaşılır lisanla;

Edepte kusur varsa ben yokum.

Hasılı Eylül Cansın, Arail ile randevusuna ilerlerken sözlerini şu şekilde noktalıyor:

‘’Tek isteğim; anne benim evde küçük bir köpeğim var. Onu senin alacağını ve çok iyi bakacağını biliyorum, onu sana emanet ediyorum. Ona her baktığında sadece beni hatırla ve onu kimseye verme. O tuvaletini eve yapmıyor. Ona kızma çünkü o hiçbir şekilde hiçbir şey yapmıyor. Benim günahıma giren, vebalimi alan insanları da Allah’a havale ediyorum.’’




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder