Modern İslam mı?
Sosyal medya üzerinde karşılaştığım bu video ile hüznün sol
yanımdan girip şakaklarıma tekme atışını yaşarken aynı zamanda acizliğimizin ve
zavallılığımızın da evrensel boyutta yarattığı utancı fazlasıyla yaşadım!
Asıl adı Mehtap Zengin olan 23 yaşındaki Eylül Cansın’ın
videosunu izledim. Tekrar izledim, yine izledim, yine izleyeceğim. Her defasında
da bizden utanç duyacağım! Bu videoyu paylaştıktan birkaç saat sonra kendini
Boğaziçi köprüsünden aşağı bırakıp yaşamını noktaladı. Hülasa vaziyet bu.
Ardında bıraktığı bu tonajlı veda videosounda vicdanı olanlar ile olduğunu
zanneden yobaz zihniyetlere şöyle sesleniyor:
‘’Merhaba, bugün benim en güzel günüm; çok mutluyum ama
bugün benim için güzel birgün daha olacak. Herkese teşekkür ediyorum, herkesi
seviyorum. Birçok insan benim arkadaşımdı ama değillermiş. Herkesi vicdanıyla
başbaşa bırakıyorum. Ben artık yapamıyorum, bunu öğrendim. Herkesin istediği
şeyi yapacağım.’’
Kendisine dayatılan sosyal baskıdan yanmış ciğerlerine son
kez bayram ettirircesine sigarasından çektiği yudumlar ve döktüğü gözyaşlarıyla:
‘’Yapamadım çünkü insanlar bana izin vermedi, çalışamadım!
Bana çok engel oldular, beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah’ıyla başbaşa
bırakıyorum ve şuan Boğazköprüsüne doğru gidiyorum.’’ Diyerek barbarlığımızın ihtişamını gözler önüne seriyor. İhtişamlı
barbarlarımızdan çoğu sigarasını yudumlayıp sözüm ona namuslu Türk erkeği
rolüne yatsa bile vicdanları Allah katında temizlenmeyecek ve hesabını
ödeyecekler! Lafa geldi mi hepimiz erkeğiz, delikanlıyız. Boğaziçi köprüsünden
Marmara’nın serin sularında kaybolan hepimizin erkekliği, vicdanıdır! Azrail
ile randevusuna dakikalar kala hâlâ evdeki köpeğini düşünecek ve biz meczup
insanları öpüp Allah’a emanet edecek kadar da merhametli iken bizler de elimizi
vicdanımıza -Vicdanını bulamayanlar serbet şekilde ellerini başka yerlerine,
neyse.- koysunlar.
Peki, söyleyin bakalım. Kimin haddine ulan?!
Kul ile Allah arasına hiç kimse giremezken siz kimsiniz
ulan? (Bu kez ağır konuşmak cuk diye oturacak.) Hür iradesiyle dini yaşar veya
yaşamaz bunu eleştirmek kimin haddine? Yadırgamak kimin haddine? Çuvaldız ile
gezen yobaz islamcılar önce iğneyi bir taraflarına batırsınlar ondan sonra
başkalarının yaşam tarzlarına dönüp baksınlar! Hatta bakmasınlar! Sizin utanç
yaralarınızı taşımak zorunda mıyız?
Kişi transeksüel olabilir, metroseksüel veya homoseksüel
olabilir; hatta hiçbiri de olmayabilir. Size ne? Hatta size ne ulan? Kendi
uçkurlarınıza sahip çıkamayan toplum olarak başkalarının yaşam tercihlerine
baskı yapma hakkını nereden alıyorsunuz? Trans bile olsa en azından bir şey
olmuştu Eylül Cansın ve diğer sosyal baskıyla ölümde kurtuluşu arayacak olan
bahtsız insanlar. Ya bizler? (Sözüm meclisten dışarı.) Kravatı takıp memur
sıfatıyla gezmek, baba parasıyla nutuk atmak, elinde tesbih ile erkeklik
kitabının bilmem kaçıncı cildini yazmakla çok mu şeref sahibi olduk?
‘’Elhamdülillah Müslüman’ız!’’ deyip sokakta süzdüğümüz bayanların kaçını
hayallerimize konuk ettik, unuttuk mu?
Israrlar söylüyorum
sözüm meclis içindeki gocunan ayılara, abaza kesime, çakma delikanlılara, kendi
yaşamlarını görmeyip başkalarının yaşamlarını sonlandıran baskıcı kırolara! Yok
aga, edep buysa üstü kalsın. Daha anlaşılır lisanla;
Edepte kusur varsa ben yokum.
Hasılı Eylül Cansın, Arail ile randevusuna ilerlerken
sözlerini şu şekilde noktalıyor:
‘’Tek isteğim; anne benim evde
küçük bir köpeğim var. Onu senin alacağını ve çok iyi bakacağını biliyorum, onu
sana emanet ediyorum. Ona her baktığında sadece beni hatırla ve onu kimseye
verme. O tuvaletini eve yapmıyor. Ona kızma çünkü o hiçbir şekilde hiçbir şey
yapmıyor. Benim günahıma giren, vebalimi alan insanları da Allah’a havale
ediyorum.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder