Zihnin fukara, aklın ukala olduğu şu ergenlik çağında oturup fikri
zikrettiren kalemimle sesleniyorum şanlı Türk ecdadına…
Sana nasıl seslenmemizi istersin ki ey
azizim? Mahcup ve ürkek ses tonuyla mı? Yoksa sessiz çığlık kopararak satırlara
yazarak mı? Şehit olmuş bedenlere selam mı dursak yoksa yaşayan gazilerimize
methüsenalarda bulunarak mı yaşasak? Adım Çanakkale zaferi! Soyadım
Miryakefalon. Yaşım 1453! Kim olduğumu öğrenmek için dönüp tarihime bak!
Şanı
şerefinde saklı aziz geçmişim, gökyüzü doğum sancıları çekerken adına ‘yeni bir
gün’ dediğimiz kavramda yazıyorum bu mektubu ecdadıma…
Ey! Asil Türk ecdadı…
Satırlarımın muhatabı kim olur bilemem ama satırların katibinin henüz 20’lik
bir genç nefer olduğunu belirtmek isterim. Emrin farz olup, farzın adresinde de
Şanlı Türk ecdadının olduğunu belirtip; anadan, yardan, maldan ve göğsünü siper
edip canlarını vatan uğruna feda eden saygıdeğer aziz ecdadıma ‘yeni nesil’
sıfatımla minnettarım, müteşekkirim… Global Dünya’nın ücra bir kara parçası
üzerinde şekillenip, adına ‘Türkiye’ diyen ulusun; bayrağını kanıyla
dalgalandıran yiğit bir ecdadın evlatlarıyız… Geçmişin tozlu raflarında
arşivlenmiş elzem başarılar, emsali görülmemiş vatan-millet sevdası, milli
birlik ve beraberlik örnekleri ile gururlandık, onurlandık… Bizler,
istikbalimizin yegâne mimarı olan kudreti asil kanlarında mevcut ecdadımızın
bıraktığı kültür mirasıyla filizlendik, yeşerdik… Sözün özü: Başkomutan Mustafa
Kemal Atatürk’ün ‘’Ya ölüm ya istiklal!’’ diyerek başlattığı bu yolda
tereddütsüz ‘ölüm’ diyerek ‘istiklal’ Cumhuriyetin varoluşuna cenk edip vesile
oldunuz. Anadolu’ya ‘merhaba’ dediğimiz Malazgirt savaşı, Yeni Çağ’a kapı
aralayan ‘İstanbul’un Fethi’; yurdun
dört bir yanında savaşıp Dünya devletlerine adımızı kabul ettirdiğimiz
‘Kurtuluş Savaş’ı’ ve şüphesiz takvim yapraklarının 18 Mart 1915’e şahitlik
ettiği büyük günde kazanılan ‘Çanakkale Zaferi’ ile kazandık hürriyet
kimliğini... ‘Çanakkale geçilmez!’ diyerek düşmana karşı verilen direniş,
toprağa olan sadakat, özgürlüğe olan inanç ile tek beden olup bu günleri
bizlere armağan ettiniz…
Gelibolu yarımadasında ispata dökülen
sadakatin 98. Yıl dönümünde sesleniyoruz çağlar’a: Bizler bugünün gençleri,
yarının büyükleriyiz. Geçmişimizden aldığımız kudretle geleceğimize ışık
tutarak ilerliyoruz. Bastığımız toprağa b/aşka bakıyor ve sadece ecdadımızdan
kalan miras değil, bizden sonraki nesillere bırakacağımız bir borç olarak görüyoruz.
Zira demokratik bir ülkenin demokrat bireyi olarak vicdan muhasebemize hesap
veremeyeceğimiz kesin. Varını yoktan alan bir ecdadın, yokluk içinde varlık yarattığını
unutmadık, unutmayacağız… Bugün yetmiş milyon insanın yaşam bayrağı direkte
dalgalanıyorsa, harita üzerinde özerk bir şekli varsa cumhuriyetimin ve genç
beyinler olarak yarına umutla bakabiliyorsak eğer; mimarıdır sağanak mermiler altında
çekilmiş keder, kazanılmış asil zafer… Aradan
98 yıl geçti ey ecdadım, şehit olmak için yarışılan Çanakkale harbinin
üzerinden tam 98 yıl geçti… Kaç vakit secdeye uzanamadı başlar bilinmez ama
vakit geçse bile unutulmayacak o başlar! Ne yazsam ne söylesem ifade edemem
biliyorum ama bu mektubumla ifade özgürlüğümü kullanmanın, Çanakkale şehitlerine,
yaşayan gazilerime ve sınırlarına vefakâr tüm ecdadıma karşı vefa borcumu bir
nebze de olsa yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyorum… Zaman seline kapılıp o günlere gidebilsem,
cumhuriyetime istikbal harbinde kan akıtsam keşke… Ama ‘keşke’lerin pişmanlığına
yer bırakmayan ecdadımın ‘iyiki’lerle dolu cümlelerime konuk olduğu bir hayatın
en güzel demindeyim. İyi ki böylesi cesur bir ecdadın kanını taşıyorum! İyi ki
zaferlerin kadar yenilgilerinle bile ders veren bir ecdadın soyuna mensubum.
İyi ki ‘Çanakkale geçilmez’ naralarının yüreklerine ‘ecdadım’ diyorum...
Mertliğin mermiden ibaret olmadığının abidesi olan Çanakkale zaferi tam
anlamıyla birliğin, beraberliğin, inancın örneğidir. Yurdun dört bir yanından
gelip cephelerde omuz omuza veren, ayrı illerin aynı coğrafyasına savaşan aziz
ecdadım, asil soyum: Bu gençliğe yaptıklarınızdan çok kattıklarınızla rehber
olduğunuzu ve Çanakkale topraklarındaki ‘zafer’ kokusuyla anıları
demlediğimizi; göz pınarlarımızdan boşalan her damla yaş için minnet
duygularıyla sizleri yâd ettiğimizi unutmamanızı isteriz… ‘
Sürç-i lisan eylediysem affola. Satırlarımda
can çekişen duygularım kifayetsiz kalsa da aziz ecdadım: zahmetle kazandığınız
bu toprakların altında yatan bedenlerinize rahmet dileyip bırakılan bu kültür
mirasına sahip çıkacağımızı tekrar belirtmek isterim, vesselam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder