9 Kasım 2014 Pazar

Ecdada Mektup



  Zihnin fukara, aklın ukala olduğu şu ergenlik çağında oturup fikri zikrettiren kalemimle sesleniyorum şanlı Türk ecdadına…

  Sana nasıl seslenmemizi istersin ki ey azizim? Mahcup ve ürkek ses tonuyla mı? Yoksa sessiz çığlık kopararak satırlara yazarak mı? Şehit olmuş bedenlere selam mı dursak yoksa yaşayan gazilerimize methüsenalarda bulunarak mı yaşasak? Adım Çanakkale zaferi! Soyadım Miryakefalon. Yaşım 1453! Kim olduğumu öğrenmek için dönüp tarihime bak!
   Şanı şerefinde saklı aziz geçmişim, gökyüzü doğum sancıları çekerken adına ‘yeni bir gün’ dediğimiz kavramda yazıyorum bu mektubu ecdadıma…
Ey! Asil Türk ecdadı… Satırlarımın muhatabı kim olur bilemem ama satırların katibinin henüz 20’lik bir genç nefer olduğunu belirtmek isterim. Emrin farz olup, farzın adresinde de Şanlı Türk ecdadının olduğunu belirtip; anadan, yardan, maldan ve göğsünü siper edip canlarını vatan uğruna feda eden saygıdeğer aziz ecdadıma ‘yeni nesil’ sıfatımla minnettarım, müteşekkirim… Global Dünya’nın ücra bir kara parçası üzerinde şekillenip, adına ‘Türkiye’ diyen ulusun; bayrağını kanıyla dalgalandıran yiğit bir ecdadın evlatlarıyız… Geçmişin tozlu raflarında arşivlenmiş elzem başarılar, emsali görülmemiş vatan-millet sevdası, milli birlik ve beraberlik örnekleri ile gururlandık, onurlandık… Bizler, istikbalimizin yegâne mimarı olan kudreti asil kanlarında mevcut ecdadımızın bıraktığı kültür mirasıyla filizlendik, yeşerdik… Sözün özü: Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Ya ölüm ya istiklal!’’ diyerek başlattığı bu yolda tereddütsüz ‘ölüm’ diyerek ‘istiklal’ Cumhuriyetin varoluşuna cenk edip vesile oldunuz. Anadolu’ya ‘merhaba’ dediğimiz Malazgirt savaşı, Yeni Çağ’a kapı aralayan ‘İstanbul’un Fethi’;  yurdun dört bir yanında savaşıp Dünya devletlerine adımızı kabul ettirdiğimiz ‘Kurtuluş Savaş’ı’ ve şüphesiz takvim yapraklarının 18 Mart 1915’e şahitlik ettiği büyük günde kazanılan ‘Çanakkale Zaferi’ ile kazandık hürriyet kimliğini... ‘Çanakkale geçilmez!’ diyerek düşmana karşı verilen direniş, toprağa olan sadakat, özgürlüğe olan inanç ile tek beden olup bu günleri bizlere armağan ettiniz…
  Gelibolu yarımadasında ispata dökülen sadakatin 98. Yıl dönümünde sesleniyoruz çağlar’a: Bizler bugünün gençleri, yarının büyükleriyiz. Geçmişimizden aldığımız kudretle geleceğimize ışık tutarak ilerliyoruz. Bastığımız toprağa b/aşka bakıyor ve sadece ecdadımızdan kalan miras değil, bizden sonraki nesillere bırakacağımız bir borç olarak görüyoruz. Zira demokratik bir ülkenin demokrat bireyi olarak vicdan muhasebemize hesap veremeyeceğimiz kesin. Varını yoktan alan bir ecdadın, yokluk içinde varlık yarattığını unutmadık, unutmayacağız… Bugün yetmiş milyon insanın yaşam bayrağı direkte dalgalanıyorsa, harita üzerinde özerk bir şekli varsa cumhuriyetimin ve genç beyinler olarak yarına umutla bakabiliyorsak eğer; mimarıdır sağanak mermiler altında çekilmiş keder, kazanılmış asil zafer…  Aradan 98 yıl geçti ey ecdadım, şehit olmak için yarışılan Çanakkale harbinin üzerinden tam 98 yıl geçti… Kaç vakit secdeye uzanamadı başlar bilinmez ama vakit geçse bile unutulmayacak o başlar! Ne yazsam ne söylesem ifade edemem biliyorum ama bu mektubumla ifade özgürlüğümü kullanmanın, Çanakkale şehitlerine, yaşayan gazilerime ve sınırlarına vefakâr tüm ecdadıma karşı vefa borcumu bir nebze de olsa yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyorum…  Zaman seline kapılıp o günlere gidebilsem, cumhuriyetime istikbal harbinde kan akıtsam keşke… Ama ‘keşke’lerin pişmanlığına yer bırakmayan ecdadımın ‘iyiki’lerle dolu cümlelerime konuk olduğu bir hayatın en güzel demindeyim. İyi ki böylesi cesur bir ecdadın kanını taşıyorum! İyi ki zaferlerin kadar yenilgilerinle bile ders veren bir ecdadın soyuna mensubum. İyi ki ‘Çanakkale geçilmez’ naralarının yüreklerine ‘ecdadım’ diyorum... Mertliğin mermiden ibaret olmadığının abidesi olan Çanakkale zaferi tam anlamıyla birliğin, beraberliğin, inancın örneğidir. Yurdun dört bir yanından gelip cephelerde omuz omuza veren, ayrı illerin aynı coğrafyasına savaşan aziz ecdadım, asil soyum: Bu gençliğe yaptıklarınızdan çok kattıklarınızla rehber olduğunuzu ve Çanakkale topraklarındaki ‘zafer’ kokusuyla anıları demlediğimizi; göz pınarlarımızdan boşalan her damla yaş için minnet duygularıyla sizleri yâd ettiğimizi unutmamanızı isteriz… ‘
  Sürç-i lisan eylediysem affola. Satırlarımda can çekişen duygularım kifayetsiz kalsa da aziz ecdadım: zahmetle kazandığınız bu toprakların altında yatan bedenlerinize rahmet dileyip bırakılan bu kültür mirasına sahip çıkacağımızı tekrar belirtmek isterim, vesselam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder