Zihnin fukara olup da aklın
ukala olduğu şu ergenlik çağında oturup ‘Avrupa Birliği’ne mektup yazmak ne denli
akıl kârıdır bilinmez ama emir bir farzdır, farzın adresinde ‘AB’ ikamet halinde…
Ulus olarak bir ‘AB’ sevdasıyla
uyutulduk, belki de unutulduk… Su misali akıp giden zamanla beraber sorularımızın
sorunlarıyla büyüdük. Müzakerelere müsaadelerle güldük; ‘AB’ kapısını aralayıp
selam durduk imrendiren yaşam kalitenize… Neyin imtihanıdır bilinmez ama maddelerinize
manevi değerler yükledik; katı kurallarınıza tebessüm ekledik Kişiliğimizden
ödün vermeden. Satırlarımın muhatabına saygılarımı arz ederken; satırların kâtibinin
henüz 19’luk genç nefer olduğunu hatırlatmak isterim. Siyasetten bihaber
yaşıyor, yaşadıklarıma duyduklarımı katıp bilgimi ilginize sunuyorum…
Kendi içimizde ‘batılılaşma’
diye adlandırdığımız yaşam tarzınız, olanakların arz ettiği imkânlar başta olmak
üzere tüm güzelliklerinize aday bir ülkede ikamet etmekteyiz. Global Dünya’nın
ücra bir kara parçası üzerinde şekillenip; nesilden nesile miras bırakılan kültürümüzle
bugünlere geldik… Avrupa Birliği’ne katılmak namına gelişmedik; geliştik diye
‘Avrupa Birliği’ne aday gösterildik. Farkımızın tarzımız olduğu doğal bedenlerde
tek yürek olup, adına Türkiye dedik Cumhuriyetimizin… ‘’Selçukiyiz 20. yüzyılda
yaşasakta; Osmanlıyız Cumhuriyet çocuğu olsakta.’’ sözüyle geçmişimizden aldığımız
kudreti; geleceğimizin ışığıyla özetledik. Sözün özü, bütün bunları kapsayan kimliğimden
arınmadan; yaşam standartlarızına dahil olmak isteriz… Bizler eğitim alanında ilmi,
sosyal alanda imkanları, yaşamsal alanda rahatlığı ve farkı daha üst düzeyde
yaşamak arzusuyla; tarihten süregelen ikili görüşmelerde soluklanıyoruz… Çıkar savaşlarında
çatışan, merminin mertlik olarak kabullenildiği bir Dünya’da; genç bireylere
rehber olmak, gelecek namına kaygılarına son vermek için ‘Avrupa Birliği’ne katılım
sürecindeyiz. Zulme alkış tutanlara, savaşa zemin hazırlayanlara, cehaletle adalet
arayanlara son vermek için eğitim şart diyor; genç nesillere ilmi aşılayıp,
kötüye iyi demenin günah olduğunu kabullendirmek ve kurak sevgi bahçesinin suya
hasret olduğu bilincini kabullendirmenin şart olduğu görüşündeyim… Başta eğitim
imkanlarınız olmak üzere tüm olanaklarınıza dahil olmaya hazır ve nazırız!
Her ne kadar kendi içimde başkalaşan bir ‘ben’lik içerisinde olsam
bile; kabullendim ardı sıra kesilmeksizin sarf ettiğim cümleleri… Oturup ‘AB’ye
mektup yazıyorum bilgimi ilgiye sunarak. Muhattanım kim olur bilemem ama vicdan
muhasebeme hesabımı rahat vereceğim kesin. Zira içinde yaşadığım sorunlara
cevap bulmaya yetkim engel olsa bile; fikrimi beyan etme özgürlüğümü etkin kıldığım
sevincindeyim… Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi ise; özgürlük, demokrasiyle
programlanmış beyinlerin birliğidir...
Duygularımın tercümanı
mektubuma veda satırlarında belirtmek isterim ki ‘Avrupa Birliği’ bir kurtuluş değil,
rahatlığın adresidir; Türkiye aciz değil, asil bir bütündür…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder