18 Aralık 2014 Perşembe

Gezi Parkı ve Çarşı Grubu Gerçekleri!

Israrla söylüyorum!

Bir çocuk evde çılgınlar gibi oyun oynayabilir veya sokakta koşturabilir. Bunda hiç kimsenin lafı yoktur, olamaz. Fakat yerde cam kırıkları yok ise, sokakta araçlar vızır vızır geçmiyorsa oynayabilir, koşturabilir!

Kalkınmanın tillahını yaşayan güzel ülkem, cancağızım Türkiye’mizde bir algı dayatılmış:

‘’Burası Türkiye, burada hakkını savunmak yasaktır!’’


Bu algıyı dayatan yetmeler, kendince kıyamet kopardığını zanneden çakma devrimciler; elbette ki bu yobaz zihniyete maşa tutan baronlar, cuntacılar, örgütler şeklinde sürüp giden silsile ile darbe girişimlerine yabancı değil bu ülke. Hakkını aramak en doğal hakkın ama usulünden sapmazsan, amaç uğruna araç edilmezsen.

Bir takım kontrgerilla faaliyetlerini yürüten örgütler tarafından desteklenen büyük darbe girişimini hatırlayanlarımız vardır elbet. 27 Mayıs 2013’te ‘Ağaç sevdalıları’ Taksim Gezi Parkı’nda birleşti. Bakmayın ‘Ağaç sevdalıları’ dediğime. Orada toplananların hepsi betonarme çocukları aslında. Ağaçların kesildiği kaferlerde cıvıldaşıp, AVM’lerde marka tutkusuyla coşan, apartman dairelerinde fotosentez yapan yaratıklar aslında.

Teşbihte kusur olmaz, alınmasın hiç kimse. Evvela anlaşalım; kızmak var ama belli etmek yok.

Amerikan sivil toplum kuruluşları’nın (STK) dağıttığı finansal kaynaklar ile Dünya’nın siyasi gücü yüksek devletlerinde oluşturulan STK’lar bu ülkelere darbe girişimleri yaparlar. Bu ayrı bahis, duruversin şuracıkta.

Türkiye’de ‘Duyarlılık, empati’ gibi kavramlar telaffuz edilince akla gelen en iddialı gruptur Beşiktaş’ın Çarşı grubu. Gururla, iftiharla söylüyorum: Beşiktaş’lıyım ve Çarşı grubunun da hayranı, hastası idim. Benim için namazı kılınmamış bir cenazeden öte değildir artık Çarşı grubu. Biz Çarşı grubunu sağduyu, pozitif yaklaşımın öncüsü diye tanırken kaos ortamına zemin hazırlayan, ülkenin huzurunu bozanlarla omuz omuza faaliyet içeren örgüt çıkması ‘hayal kırıklığı’nın tamda mealidir işte.

Hafızalarımızla cilveşelim mi?

‘’Sık bakalım, sık bakalım; biber gazı sık bakalım. Kaskını çıkar, copunu bırak; delikanlı kim bakalım!’’

Tanıdık geldi mi bu naralar? Gezi Parkı’nda çanak tutanlar iyi bilir bu sloganları. Çarşı grubunun Taksim Meydanı’na girerken kullandığı slogan. Polise kabadayılık, külhanbeylik naraları. Alkolü al, kafayı bul, binlerce küsur insanla meydana gel; elinde Molotof ve benzeri öldürücü materyallerle polise külhanbeyliği yap sonra da ‘delikanlı kim bakalım!’ diye slogan at. Delikanlı sizsiniz, korktuk sizden Paşalar(!). ‘’Biber gazı sık bakalım’’ diyorsun ama Gezi olaylarında biber gazından ölen kaç kişi var? Sıfır. (Falan fişinin gözü çıktı, Berk’in Elvan şöyle oldu diye kandırmayın kendinizi). Çarşı’nın yapmak istediği işte bu noktada ele veriyor kendini.  ‘’Sık bakalım!’’ diye tahrik ediyor olmanın sebebi nedir? Ölen yok ama öldür diye –hatta öldürdü diye- naralar atıp kaos ortamı yaratmak. ‘Defol Tayip!’, ‘Hükümet İstifa, Tayip istifa!’ dırıltısını etmeseydin bir ihtimal kandırabilirdin ama cık, olmadı işte. Madem sağduyulusun, madem duyarlı bir grupsun sorarım sana:

35 senedir süren PKK davası. Harcanılan 400 milyar dolar ve öldürülen 40.000 küsur insan öyle değil mi? Madem misyonunuz barışçıl, vizyonunuz kardeşlik; ölmesin hiç kimse diye hedef belirlemişsiniz öyleyse bu PKK davasını sonlandıran Recep Tayip Erdoğan’a darbe girişiminin izahı ne? Hemde barış sürecinin orta yerinde onu istifaya çağırmak neyi ifade ediyor?

Siz düşünün, ben taşınıyorum…

‘’Ben Türk medyasına konuşmayacağım ben sadece Batı medyasına konuşurum.’’ Diyen tribün liderleriniz varken bana masal okumasın kimse!

Tarih 27 Mayıs 1960. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile seçilmiş başbakan Adnan Menderes’e darbe yapıldı akabinde bir kitap yazıldı. Darbeyi yapanların yazdığı ‘Ak devrim’ kitabında şöyle yazıyor:

‘’Elbette bu hava içinde boğulan iç basından realitelerimize ayna tutması beklenemez. Türk gazetelerinin kazınmış sahifeleri dilleri kopartılmış ağızlara benzemekte. Aradığımızı bulmak için bakışlarımızı dış basına çevirmekten başka çare yok.’’

Ayrıntıyı fark edenler parmak kaldırsın. Evet, aynı tarz cümleler. 27 Mayıs 1960’ta yapılmış darbe ile 27 Mayıs 2013’te yapılmaya çalışılan darbe ve söylenilen benzer cümleler.

Hâlâ parçaları birleştiremiyor muyuz?

Adnan Menderes idam edildikten yaklaşık iki ay kadar sonra -45 gün olduğu kabul edilen bilgi- bir turnuva tertip edildi. Stadyuma çağırılan taraftarların ‘’Yaşa Cemal Paşa!’’ –Celal Bayar ve Adnan Menderes’e darbe yaparak hükümeti ele geçiren Cemal Gürsel- sloganları ile Gezi olayından sonra stadyumda söylenilen sloganlar hiç mi çağırışım yaratmıyor? Çarşı grubunun maşa oluşunu vicdanen kabul edemiyor olsak bile bunlar aşikar gerçekler.

Çarşı’nın sorgusuz sualsiz –Amaçlarını alenen belli eden- bir şekilde katıldığı Gezi olaylarının bahanelerini ve perde arkasını da deşifre edelim mi?

Bilindik ve temel yalan olan ‘Ağaçları kesiyorlar!’ yalanı halayın başını çekiyor. Yalan! Hükümet orayı dizayn ettikten sonra ağaçları olduğu gibi yerleştireceğini hatta daha fazla ağaç ekileceğini dile getirdi. Proje kapsamında bu sabitti. Ayrıca ‘Erdoğan ağaç katili!’ diyenler İstanbul Topkapı’dan geçerken karşılaştıkları o muazzam yeşillik ortamın sihirli değnekle oluşmadığını iyi bilmeleri gerek. Belediye başkanı olduğu dönemde yaptığı çalışmanın gölgesindesin bre cahil!

Gezi Parkı’na yapılacak olan AVM’ye Bülent Arınç’ın oğlu Mücahit Arınç’ın ortak olduğu iddia edildi. Yalan! Külliyen yalan ki Bülent Arınç bunu resmi twitter sayfasından izah etti.

Köpeğe biber gazı sıkan polis resimleri ile galeyana getirildi. Ne zamandan beri Türk polisinin üniformasının arkasında ‘POLİCİA’ yazıyor? –Resim-

‘İstanbul emniyet müdürü görevden alındı!’ yalanlarıyla sosyal medyadan galeyan bildirimleri yapıldı. #NTV_Sondakika sahte kullanıcı adıyla.

Polis gerçek mermi kullandı yalanlarının dışında İstanbul’da yapılan 2012 Maraton koşusu fotoğrafı ile Gezi’ye katılımın fazla olduğu gösterildi. Bu sebeple daha fazla insanın kaosa eşlik etmesi sağlandı. –Resim-

Ankara’daki eylemlerde kaldırım kenarında kümelenmiş gruplara yaklaşarak onları organize eden, belli talimatlar veren Ceren Arzu O. İsimli kadın da deşifre oldu. Ankara’da film yapım ve tanıtım işleri yapan bir ajansın sahibi Ceren Arzu O.  İsimli bir kadın beyaz askılı elbisesiyle dikkat çekmişti. DHKP-C’nin sözcüsü olan Ceren yosması Gezi bahanesinin en net kanıtlarındandır. Sırbistan merkezli CİA destekli OTPOR örgütüyle de ilişkisi olduğu ortaya çıktı. (OTPOR Sırpçada  ‘direniş’ anlamına gelmekte. OTPOR’un amacı istenilen ülkede şiddetsiz ve silahsız bir sivil darbe girişimi oluşturmak.) –Video-

Daha sayalım mı?

Tencere tavacılar, aleviler, Sünniler, ateistler, homoseksüeller, faşistler, sağcılar, solcular v.s herkesin ne hikmetse bir arada durabildiği ortam. Maharet bunlarda değil işte. Maharet bunları bir araya toplayabilen örgütlerde.

Anlayamadığım noktalardan biride Yalova’da kesilen 182 çınar ağacına neden ses çıkmadı? Neden tencere tavacılar sustu, sosyal ağda kıpırtı olmadı neden? Sosyalist grup Çarşı neden bir tepki vermedi? İşte zurnanın ilginç sesler çıkardığı yerde burası! Neyse, dedim ya ‘siz düşünün ben taşınıyorum.’

Vesselam…







2 yorum: